Araf ile ilgili yazmak boynumun borcu. Niye? Çünkü orası benim için sıradan bir bar değil. Duygusal bağlar var, vefa borcu var. Bunların niye olduğunu anlatsam sayfalar sayfalar… Şimdi benim bulunduğum nokta şu Araf iyi ki var ama neden daha iyi olmasın?
Tahmin edileceği üzere sorun yine ses sistemi. Sahne içinden başlayalım. Mikrofon ayakları mesela, geçen perşembe bir baktım tam olarak sağlam olan 2 tane ayak vardı. Bir kısmı hafif hasarlardan muzdarip. Ama 2-3 tanesi gerçekten fecahat. Bir kere görsel olarak rezalet, her tarafı kırılmış ve bin farklı bantla (şeffaf/kahverengi koli bantları, değişik renklerde elektrik bantları) bantlanmış. Zar zor ayakta duruyorlar, istediğiniz noktada istediğiniz açıyla durması için bu ayakların bayağı bir uğraşılması gerekiyor. Çoğunlukla doğru pozisyonu bulup koli bandıyla sabitleme yöntemini izliyoruz. Mikrofonlar iyi gibi. Çok anladığım bir konu değil bu; araştırıyorum, öğreneceğim hayırlısıyla. 4 monitörü var Araf’ın, bunlar 2’li gruplara ayrılmış haldeler ve her ikili kendi içinde paralel. İkisi sahnenin sağında, ikisi de solunda tavana sabitlenmiş halde duruyorlar. Monitörden elde ettiğimiz ses hep aşırı tiz ve bu konuda yapılacak bir şey olmadığı söyleniyor bize yıllardır. (evet Araf’ta yaklaşık 4 yıldır çalıyoruz.) Monitörlerin açıları ise muhtemelen yanlış. Ses, çalanların bir kısmını teğet geçiyor. Bir de zaten mekan dolduğunda insan eti ve uğultusu öyle bir emiyor ki sesi, biz çalarken bir süre sonra sağırlaşıyoruz, birbirimizi duyamaz hale geliyoruz. Uzun süredir, mekanın boş olduğu ilk 15-20 dakika dışında eğlendiğimi, keyifle çaldığımı hatırlamıyorum. Bir noktadan sonra tuşelerimizi varsayımlar üzerine ayarlamaya başlıyoruz, metronomlarımız uyumsuzlaşıyor, birbirimizi takip edemiyoruz, nüanslar iptal oluyor. Yani müziği çalana meşk ettiren bütün detaylar yok oluyor. Dört nala koşturuyoruz. İzleyenler de diyor ki vay anam ne enerjik grupmuş bu Cümbüş Cemaat. Halbuki bitse de gitsek diye koşturuyoruz.
Araftar’ın duyduğu ses daha da beter. Mekanın her noktasında başka bir sound* var, ve hiç birisi olması gereken ya da en azından idare edecek soundlar değiller. Bir noktada güzel bir sound yakalasam, diyecem gidin sıraya geçin o noktadan dinleyin sırayla. Yok arkadaş. Ben böyle ilginç olay görmedim. Soundcheck sırasında gezerek dinliyorum grubu. Bir bakıyorum, çok bas. Sonra iki adım bile gitmeden bir anda değişiveriyor, her şey tizleşiyor. İleriden ilk kolondan sola dönüyorum, hop sadece gitar geliyor, biraz belki bas. Falan filan. Bu bir. İkincisi ise program süresince soundun acaip değişiyor olması. Bunun sebebinden emin değilim, kimsenin günahını almayayım ama bana öyle geliyor ki program ilerledikçe ya ana ses seviyesini ya da insanları (yani müşterileri) iyice hoplatıp bira içmeye teşvik etmek adına altyapı enstrümanlarının (perküsyon, gitar, bas) sesini yükseltiyorlar mikserdeki arkadaşlar. Sonucu anlatmak bile istemiyorum. Midem bulanıyor.
Araf’taki ana mikser 12 kanallı, biz ise yerine göre 16-17 kanala çıkan bir grubuz. Araf bar’ın bu duruma bulduğu çözüm nedir peki? Ana miksere tek kanal olarak bağlanan ve sahnenin içinde duran yeni bir mikser. Bu “çözüm”ün yaratabileceği sorunları sahne ile haşır neşir olanlar hemen tahmin edeceklerdir. Misal bu ek miksere akordeon, bas darbuka, vokal ve def bağlandığını ve vokalin kendini iyi duymak istediğini düşünün. Sizce tonmayster vokale bu olanağı sunabilir mi? Tabi ki hayır, çünkü bu saydığım dört enstrüman ana miksere tek kanal olarak girerler, monitör ayarları ana mikser üzerinden yapılır ve sonuçta herhangi bir monitörde bu enstrümanlardan birini arttırmak istediğinizde diğer üç enstrüman da aynı oranda artacaktır. Bu var ya gerçekten delilik. Çok acayip saçma. Buna sahne, bu mekana da performans mekanı diyen ya müzikten hiç (ama gerçekten hiç) anlamıyordur, ya da bu mekanın sahibidir, işletmecisidir.
Müzik değil Araf’ta cereyan eden hadise, ritmik bir gürültü eşliğinde dans ediyor insanlar. Nasıl katlanıyorlar bilmiyorum. Her Perşembe gecesi yastığa kafamı koyduğumda isyan eden dinleyicilerin hayalini kuruyorum. Herkes toplanmış bizi de arkalarına almışlar, Barış abi’nin karşısına dikilmişiz. Bu yaptığın ayıp, diye anlatıyoruz derdimizi. Seyirciler diyorlar ki ‘Biz bu adamların müziğini biliyoruz, potansiyellerini biliyoruz, çok daha iyisini yaptıklarını gördük. Bu ses sistemi bir kere bu adamlara ayıp.’ diyorlar. Sonra devam ediyorlar, ‘Bize de ayıp ediyorsun, sen bizi mal mı sandın? müzik mi şimdi bu?’ diye haykırıyorlar. Barış abi sonunda durumu anlıyor, ve hemen ertesi gün bir akustik mimar mı olur artık, işini bilen bir tonmayster ne gerekiyorsa buluyor. Gerekli değişiklikler yapılıyor.
Nerdeee bizde öyle seyirci. Çoğunuzun umurunda değil biliyorum. Gerçekten ritmik bir gürültü size yeterli geliyor. Neyin umrunuzda olduğunu da bilmiyorum. Tek sözüm şu; eğlenmek adına bu kalitesizliğe, gürültüye, tekene gibi darbuka sesine, dipsiz kuyulardan gelen boğuk vokallere, zangırdayan gitara, cayırdayan klarnete kemana tahammül ettiğinize ve bu müzisyen öğütücü çarka bir kaç tur da siz attırdığınıza göre, kusura bakmayın ama, sizde de var bir akılsızlık sanki. Bir düşünün derim ben. Beyin bedava. Lafım meclisten dışarı, olası one night standinize veya haftalık içip dağıtma rutininize altlık yaptığınız şey bizim gelecek hayallerimizin geçtiği yollardan biri. Ayıp değil mi? Gidip daha iyisini talep etsenize, elinize mi yapışacak, ağzınız mı çekecek? Sonra yine sevişirsiniz.
Belirtmek istediğim son bir nokta var. Araf’ın iç dekorasyonunu kaç kere değiştirdiğini saymadım sayamadım. Koltuğu, taburesi, barı, balkonu, tabanı, duvarları, aynaları defalarca değişti. Bütün bunlar son dört yıl içinde değişti. İnsanları canlı müzik ile mekana toplayan, eğlendiren bunun üzerinden prestij yapan ve iyi paralar kazanan ve gündüz saatleri dışında genellikle bildiğin karanlık olan bir bar iç dekorasyonuna yaptığı yatırımın yanından geçemeyecek derece küçük meblaları ses sistemine çok görüyor. Buradan ne anlamalıyız? Devam etmeye utanıyorum.
* Sound nedir arkadaş ya. Bir de bunu ‘seaaound’ diye yavşatarak söleyenler var. Töbe töbe bismillah. Başka bir sözcük bulalım şu sound yerine. Yok mu bir öneri bir fikir? Ağzım ekşidi valla.